SOCIAL MEDIA

Love List

29 Aralık 2016 Perşembe

Kitap; Mülksüzler…



Yazımın sonunda yazacağımı ilk başta yazmak istiyorum bu sefer, neden bu kitabı bu kadar geç okudum ve yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum…
Bu küçük girişten sonra klasik yazım tarzıma geri dönersek eğer , kitap tanıtımında yazanları sizlerle paylaşmak  isterim.
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir.
Devrimi satın alamazsınız.Devrim yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak…
Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
Kitap tanıtımında kitaptan bir bölüm alınarak yapılmış ve arkasından yazar kitabının özünü oluşturan Anarşizm’i nasıl tanımladığını bizimle paylaşmış.
Romanım Mülksüzler, kendine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo’dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal- Darwinist ekonominin özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm : eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin’in, Goldmann ve Goodman’ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir ( dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.
Ursula K. Le Guin
Kitap iki ayrı zamanda ve iki ayrı dünyada geçiyor. Shevek’in gelişimi, geri dönüşlerini görebildiğimiz bu iki farklı dilimdeki olaylar bize iki dünyayı da karşılaştırma imkânı sağlıyor. Yazarın kurduğu dünya fantastik olsa da, bazı yönlerle o kadar tanıdık ki olayların olmayan bir yer ve zamanda geçtiğini unutuyorsunuz zaman zaman. Kapıya bir kilit daha asıp adına demokrasi diyorsunuz okuduğumda nedense aklıma Avrupa ve Mülteciler geldi. İşte kitaptaki bazı yerler o kadar günümüzden ki… Belki sizde bu kitabı okuduğunuzda benim görmediğim, göremediğim günümüz gerçeklik bağlantılarını bulacaksınız. Kim bilir?
Shevkin hem anarşizm toplumunda, hem de günümüzün kapitalist toplumunda yaşadıkları ama daha önemlisi düşündükleri arasında gidip gelirken kendinizden de çok şeyle bulacaksınız. Hele ki yaşadığımız toplumdan… Kitaptaki iki yer beni özellikle çok etkiledi, anarşizm toplumundan gelen Shevek’in alışveriş için gittiği yerdeki şaşkınlığı ve kitapta ki kadın kahramanlardan olan Vea’nın davranış ve düşüncelerine getirdiği yorum…  Kitabın heyecanı kaçmaması için detay vermesem de, okuduğunuzda bu iki yere de dikkat etmenizi naçizane ama şiddetle tavsiye ederim. Hele bir bayansanız Vea hakkında ki yorumu özellikle dikkat etmelisiniz. Hepimizin içindeki açmazlardan, toplumun bize dayattığı davranışlardan bir şeyler bulacağınıza, maalesef, kesinlikle eminim.
Var olmanın yasası mücadeledir.
Kitap gerçekte var olmayan dünyalarda, var olmayan siyasi sistem ve gerçek olmayan toplum yaşantısında gecede, günümüzdeki dünyayı, siyasi sistemleri ve toplum yaşantısını anlamak için kesinlikle okumanız gereken bir kitap…
Kendini bir hapishaneye kilitlediğine göre nasıl özgür bir adam gibi davranabilirdi?
Yazımı bitirmeden önce kitaptaki Sonsöz bölümünü okumadan kitabı bitirdim dememeniz gerektiğini özellikle belirtmek isterim. Bülent Somay’ın yazdığı bu bölümde yazar ve kitapla ilgili öğle değerlendirmeler var ki, kitaptaki birçok olaya, hatta kitabın ismine bile, başka bir bakış açısı ile bakmanızı sağlayacak. Dostoyevskinin Ecinniler romanı ile olan bağlantısını bilmeseniz kitapta bir şeyler eksik kalır… Sonsözden bir alıntı yapmadan yazımın bu bölümünü bitirmek istemem;
Ama Mülksüzler bir ütopya.Alışagelmiş türden bir ütopya değil. Kendi toplumunu, bugün ve burada varolanları eleştirerek buna alternatif bir mükemmel şehir ya da dünya tasviri yapan bir ütopyacının kaleminden çıkmamış, ama umut ilkesi metnin her satırında kendini gösteriyor. Le Guin bize mükemmel bir toplum tasvir etmiyor, tersine, tüm eksiklikleriyle bir yenidünya’yı ve tüm sevilebilir yanlarıyla bir eski dünya’yı karşı karşıya ve yan yana koyuyor, karşımıza koyuyor. Bir tercih yapmamız için değil, ikisine birden bakarak kendimize bir umut ufku oluşturmamız, yenidünya’ya eski dünya üzerinden, geri dönerek varmamız için…
Bizim gibi duvarları çok ve yüksek olan bir ülkede yaşayan bireyler olarak çevremizdeki duvarları yıkmasak bile en azından fark etmek için bile okunması gereken bu kitabı için beni kadar geç kalmamanız dileği ile… Kim bilir belki bu arada birkaç duvar bile yıkarız…
İçeri kapanmak, dışarıda bırakmak, aynı şey…
Sevgiler…
Bu karikatür kitabın içinden çıktı, kitabı benden önce okuyan birinden olan bu hatırayı da paylaşmak istedim.

Devamını oku