SOCIAL MEDIA

Love List

29 Aralık 2016 Perşembe

Kitap; Mülksüzler…



Yazımın sonunda yazacağımı ilk başta yazmak istiyorum bu sefer, neden bu kitabı bu kadar geç okudum ve yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum…
Bu küçük girişten sonra klasik yazım tarzıma geri dönersek eğer , kitap tanıtımında yazanları sizlerle paylaşmak  isterim.
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir.
Devrimi satın alamazsınız.Devrim yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak…
Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
Kitap tanıtımında kitaptan bir bölüm alınarak yapılmış ve arkasından yazar kitabının özünü oluşturan Anarşizm’i nasıl tanımladığını bizimle paylaşmış.
Romanım Mülksüzler, kendine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo’dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal- Darwinist ekonominin özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm : eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin’in, Goldmann ve Goodman’ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir ( dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.
Ursula K. Le Guin
Kitap iki ayrı zamanda ve iki ayrı dünyada geçiyor. Shevek’in gelişimi, geri dönüşlerini görebildiğimiz bu iki farklı dilimdeki olaylar bize iki dünyayı da karşılaştırma imkânı sağlıyor. Yazarın kurduğu dünya fantastik olsa da, bazı yönlerle o kadar tanıdık ki olayların olmayan bir yer ve zamanda geçtiğini unutuyorsunuz zaman zaman. Kapıya bir kilit daha asıp adına demokrasi diyorsunuz okuduğumda nedense aklıma Avrupa ve Mülteciler geldi. İşte kitaptaki bazı yerler o kadar günümüzden ki… Belki sizde bu kitabı okuduğunuzda benim görmediğim, göremediğim günümüz gerçeklik bağlantılarını bulacaksınız. Kim bilir?
Shevkin hem anarşizm toplumunda, hem de günümüzün kapitalist toplumunda yaşadıkları ama daha önemlisi düşündükleri arasında gidip gelirken kendinizden de çok şeyle bulacaksınız. Hele ki yaşadığımız toplumdan… Kitaptaki iki yer beni özellikle çok etkiledi, anarşizm toplumundan gelen Shevek’in alışveriş için gittiği yerdeki şaşkınlığı ve kitapta ki kadın kahramanlardan olan Vea’nın davranış ve düşüncelerine getirdiği yorum…  Kitabın heyecanı kaçmaması için detay vermesem de, okuduğunuzda bu iki yere de dikkat etmenizi naçizane ama şiddetle tavsiye ederim. Hele bir bayansanız Vea hakkında ki yorumu özellikle dikkat etmelisiniz. Hepimizin içindeki açmazlardan, toplumun bize dayattığı davranışlardan bir şeyler bulacağınıza, maalesef, kesinlikle eminim.
Var olmanın yasası mücadeledir.
Kitap gerçekte var olmayan dünyalarda, var olmayan siyasi sistem ve gerçek olmayan toplum yaşantısında gecede, günümüzdeki dünyayı, siyasi sistemleri ve toplum yaşantısını anlamak için kesinlikle okumanız gereken bir kitap…
Kendini bir hapishaneye kilitlediğine göre nasıl özgür bir adam gibi davranabilirdi?
Yazımı bitirmeden önce kitaptaki Sonsöz bölümünü okumadan kitabı bitirdim dememeniz gerektiğini özellikle belirtmek isterim. Bülent Somay’ın yazdığı bu bölümde yazar ve kitapla ilgili öğle değerlendirmeler var ki, kitaptaki birçok olaya, hatta kitabın ismine bile, başka bir bakış açısı ile bakmanızı sağlayacak. Dostoyevskinin Ecinniler romanı ile olan bağlantısını bilmeseniz kitapta bir şeyler eksik kalır… Sonsözden bir alıntı yapmadan yazımın bu bölümünü bitirmek istemem;
Ama Mülksüzler bir ütopya.Alışagelmiş türden bir ütopya değil. Kendi toplumunu, bugün ve burada varolanları eleştirerek buna alternatif bir mükemmel şehir ya da dünya tasviri yapan bir ütopyacının kaleminden çıkmamış, ama umut ilkesi metnin her satırında kendini gösteriyor. Le Guin bize mükemmel bir toplum tasvir etmiyor, tersine, tüm eksiklikleriyle bir yenidünya’yı ve tüm sevilebilir yanlarıyla bir eski dünya’yı karşı karşıya ve yan yana koyuyor, karşımıza koyuyor. Bir tercih yapmamız için değil, ikisine birden bakarak kendimize bir umut ufku oluşturmamız, yenidünya’ya eski dünya üzerinden, geri dönerek varmamız için…
Bizim gibi duvarları çok ve yüksek olan bir ülkede yaşayan bireyler olarak çevremizdeki duvarları yıkmasak bile en azından fark etmek için bile okunması gereken bu kitabı için beni kadar geç kalmamanız dileği ile… Kim bilir belki bu arada birkaç duvar bile yıkarız…
İçeri kapanmak, dışarıda bırakmak, aynı şey…
Sevgiler…
Bu karikatür kitabın içinden çıktı, kitabı benden önce okuyan birinden olan bu hatırayı da paylaşmak istedim.

Devamını oku

25 Aralık 2016 Pazar

Organix Dökülmelere Karşı Naicin3 & Caffeine Uyarıcı Bakım Kremi…


Merhabalar sevgili okuyucuları ve takipçilerim. İşte karşınızda uzun zamandır kullandığı en güzel saç kremi…
Kokusu bir harika, nane kokuyor… Banyoda ve daha sonra saçında o nefis ferah kokuyu duyabiliyorsun.
Saçını yumuşacık yapıyor. Böylelikle de rahat taranıyor.

Ama dökülmelere karşı diyince ki, ben asıl bu vaadi için aldım, herhangi bir şey diyemeyeceğim.
Çünkü saç dökülmemin çok yoğun olduğu zaman aldığım bu ürünün hemen ertesinde radika bir karar ile saçlarımı kısacık kestirdim. Ve dolayısı ile saç dökülmem de durdu.  O sebeple bu vaadi için hiçbir yorumda yapamayacağım ama bir saç kreminin, özellikle sadece saç uçlarına sürdüğümüz bir ürünün dökülmeyi önlemede çok başarılı olabileceğine inanmıyorum.


Burada aklınıza şu soru gelebilir ki ben başka bir blogda okusaydım gelirdi: Saçını kısa kestirdin madem diğer özelliklerini nasıl anladın, kolay taranması, elektriklenmesi v.b. ? Şöyle saçım uzunken 3-4 defa kullandım ve hemen ilk yıkamada etkisini gördüm ürünün.  Hakikatten bir krem olarak oldukça güzel bir ürün.


Gönül rahtlığı ile tavsiye ederim.  Tek husus da görüş veremiyorum dökülmeleri önlemesi. Eğer bu yazıyı okuyan arkadaşlarımdan bu konuda fikri olan varsa, lütfen yorumunu bizlerle paylaşsın…

Saçınızdan güzel kokuların eksik olmayacağı bir gün dileği ile,
Sevgiler…


Devamını oku

22 Aralık 2016 Perşembe

BB Beauty Blush Eau De Parfum...


Uzun zamandır üzerimde bir yorgunluk, her şey o kadar zor geliyor ki, nedenini bilmediğim bir şekilde…
İş yoğunluğundan diyeceğim ama ne yoğunluklarda neler yaptım, blog da ne yazılar yazdım.
Ama bu sıralar içimden pek bir şey gelmiyor…
Ama bu yazıyı yılbaşından önce, mutlaka yazıp yayınlamalıyım, bir blogger, kozmetik bloggeri olarak okuyucularıma karşı sorumluluklarım var dedim ve oturdum bilgisayarımın başına.
Hadi bakalım…


İlk önce neden yılbaşından önce yazıyı yazıp ürünü tanıtmalısın derseniz kokuyu deneyip, sizin de benim gibi hoşunuza giderse,  indirimde almanız için…

Ben bu kokuyu sevgili Audrey’in Blogunda  görmüş ve merak etmiştim. Daha sonra bir gratis ziyaretimde de testırıni denemiş ve beğenmiştim. Ama nedendir bilinmez o dönemde satın almamıştım, ki bir indirim döneminde bu parfümün %50 indirimini görene dek…

Parfüm kendini
 Tazelik veren yeşil notaların, meyve notaları ve sümbülle harmanlandiği BB Beauty Blush, orta notalarında güle ve yasemini buluşturarak; son dokunuşunu seri ağacı, vanilya ve misk ile tamamlıyor.

Diye tanıtmış. Ben ise sıktığımda sedir ağacının yanında hoş bir vanilya gül kokusu aldım. İlk sıktığınızda koku yoğun gelse bile, hemen dağılıyor ve güzel bir koku bırakıyor üzerinizde, sizi boğmayan…

Kalıcılığı gayet iyi. Gün içinde sadece bir kez yeniliyorum ki, yenilemesem bile hafif bir koku kalıyor üzerimde. Bu arada ufak bir parantez, kokunun kalıcılığının daha uzun sürmesi için tenime sıkmanın yanına giydiğim kıyafetlere de sıkarım.
Kapa parantezi dilek 😃


Aldığım günden beri bu kokuyu severek kullanıyorum, hatta benim vesilem ile birçok arkadaşımda bu kokuyu alıp kullanmaya başladı.

Kokunun fiyatı 30 Tl civarı. Yılbaşında ki %50 indirimde 15 Tl’ye düşüyor ki, bence bu güzel kokuya göre gayet uygun bir fiyat.

Ben BB Beauty Blush’ sevip kullansam da serinin diğer kokularına da bakmanızı öneririm uygun fiyatlı bir parfüm almak istiyorsanız eğer…

Şimdiden 2017 de hayatınızın mis gibi kokması dileği ile, sevgiler…
💋



Devamını oku

19 Aralık 2016 Pazartesi

Kitap;Hayatı Yeniden Keşfedin ….

Hayatı Yeniden Keşfedin, Bilişsel Ve Davranışçı Terapiler Serisi, Jeffrey E. Young, Janet S. Klosko,

Hayatı Yeniden Keşfedin
Daha cesur, üretken ve doyumlu bir hayat için gerekli araçlar

·         Aşırı vicdan ve hayır diyememek yüzünden kendi ihtiyaçlarınıza sora gelmiyor mu?..
·         Terk edilmekten korktuğunuz için ilişkilerde çok mu altta kalıyorsunuz?..
·         Sağlığınızı kaybetmek, aklınızı kaçırmak, parasız kalmak, uçağa binmek gibi korkularınız yaşam sevincinizi yok mu ediyor ?..
·         Hayatınız, işleri yetiştirmeye çalışmakla mı geçiyor?..

Tatmin etmeyen ilişkiler, evhamlarla dolu bir hayat, nedensiz yere kendinizi diğerlerinden aşağı hissetmek.. Tüm bunları fark etmeden kabul ettiğimiz inanışlarımız değiştirebilecek çözülebilir. Bu, kendine zarar verici düşünme ve hissetme kalıplarına ‘’ şema ‘’ adı verilmektedir. ‘’ Hayat Yeniden Keşfedin’’ , mutluluğa ulaşmamızı engelleyen bu girdaplardan nasıl kurtulacağımızı gösteriyor.
Kişiliğe işlenmiş ve tedavisi zor sorular için geliştirilen ve etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış Şema Terapi’nin yaratıcılarından Young ve Klosko, ilaçların yardımı ve uzun süren geleneksel terapiler olmadan, şemalarınızı testler aracılığı ile fark edip, Bilişsel Terapi’nin devrim niteliğindeki ilkeleriyle değiştirmemize yardımcı oluyorlar.

‘’ Young ve Klosko, hem ilişkilerde hem de iş hayatından anlamlı değişiklikler yapak için gereken güçlü araçlar geliştirilip, toplumun anlayabileceği hale getirerek öncü bir iş yapmışlar…’’
Aaron T. Beck ( M.D.)


Kütüphanede gezerken neden, niçin olduğunu bilmeden kişisel gelişim kitaplarının olduğu yerde buldum kendimi. Belki zor günler geçirdiğimden, belki kendime moral bulmak için yapabilirisin diye adlandırdığım kitaplardan alıp birazda olsa moral bulmak için. Kitapları tek tek bakarken ki bu benim kütüphanede ki en büyük zevkimdir, bu kitaba rast geldim. Kitap tanıtımında yazılanlar ilgimi çekmişti ama okumak için alıp almama konusunda kesin karar veremiyordum. İşte tam bu sırada kkütüphenenin kapanma saati geldiği söylenince daha fazla düşünmeden kitabı aldım. Nasıl olsa beğenmesem, geri getiririm dedim.
Hayatı tesadüfe inanmam her şeyin bir nedeni vardır bence. İşte bu kitaba beni götüren bu neden ne ise ben buna çok teşekkür ediyorum. Çünkü bu sayede sadece bu kitabı keşfetmekle kalmadım kendi içime de biraz keşfettim.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu kitap bir kişisel gelim kitabı kesinlikle değil, daha ziyade bir psikolojik tahlil kitabı. Kitap, yazara olan psikologların hastalarında en sık karşılaştıkları en yıkıcı 11 problemi inceliyorlar. Öncelikle Sizde Hangi Şema Var? Sorusu ile kitap başlıyor. Yapılan küçük bir değerleme testi ile bizde baskın olan şema / şemaların tespit edilmesi amaçlanan bu bölümden sonra ise

  ‘’ Lütfen Beni Terk Etme ‘’ Terk Edilme Şeması
 ‘’ Sana Güvenemem ‘’ Kuşkuculuk ve Kötüye Kullanma Şeması
‘’ Hiçbir Zaman İhtiyacım Olan Sevgiyi Alamayacağım ‘’ Duygusal Yoksunluk Şeması
‘’ Uyumsuzum ‘’ Sosyal İzolasyon Şeması
 ‘’ Tek Başına Yapamam ‘’ Bağımlılık Şeması
‘’ Bir Felaket Olmak Üzere ‘’ Dayanıksızlık Şeması
‘’Değersizim ‘’ Kusurluluk Şeması
‘’ Kendimi Başarısız Hissediyorum ‘’ Başarısızlık Şeması
‘’ Senin Dediğin Gibi Olsun ’’  Boyuneğicilik Şeması
‘’ Hiçbir Zaman Yeterince İyi Olmuyor ‘’ Yüksek Standartlar Şeması
‘’ İstediğim Her Şeye Sahip Olabilirim ‘’ Haklılık Şeması

Diye adlandırdıkları bu 11 temel şemayı detaylı bir şekilde ayrı bölümler halinde bizlere anlatıyor.
Her şemanın ayrıntılı olarak anlatıldığı bölümde ise öncelikle bu sorundan muzdarip olan hastalardan örnek verilerek şemanın davranışlarımıza yansıması gösteriliyor. Daha sonra ise şema bize anlatılarak bir küçük testle birlikte bizde bu semanın bulunma ölçeği tespit edilmeye çalışılıyor ve bu şemanın kökeni hakkında bilgi veriliyor. Bununla birlikte bu şemanın bizde ve karşımızdaki yarattığı davranışlar örneklenerek bunları gidermek için yapabileceğimiz çalışmalar ayrıntıları ile anlatılıyor.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kitap da yazanlar beni oldukça etkiledi, bende olduğunu düşündüğüm şemaların yanında baskın olmasa da bende etkili olan başka şemaları da tespit ettim. Yaptığım bazı davranışların bu şemalardan kaynaklandığını görünce ise sanki yazardan biri beni yazıyor, beni örnekliyor hissine kapıldım.

Ben günümüzün bu stresli dünyasında yaşayan herkese bu kitabı öneriyorum. Fakat en önemlisi, bu kitabı okurken keşfettiğim bir şeyi belirtme istiyorum, şemalarda bahsedilen bütün sorunların temelinde çocukluk döneminde yaşananların baskın bir rol oynadığı özellikle belirtildiğinden çocuk yetiştiren herkese bu kitabı öneriyorum. Kitapta şemaların genellikle yetişme ortamından dolayı oluştuğunu bununda kalıtımsal bir özelliğe benzetilebileceği ve bu ailede zincirin devam etmesini beklide siz önleyebilirsiniz. Hem de kendinizde şemanız dan kurtularak… Çünkü kitapta bahsedilen şemalar o kadar yaygın ki…










Devamını oku

14 Aralık 2016 Çarşamba

Zaful'da Bir Alışveriş Macerası ...


Bugün çok uzaklardan yapmış olduğum bir alışverişin kargosu ile güne başladım.
Her ne kadar soğuk bir İstanbul günü olsa da gelen ürünler benim içimi ısıttı.

İlk önce şunu belirteyim, yurt dışından ne kadar çok alışveriş yapmak istesemde bir türlü güvenemiyordum. Sitelere, ürünlere ve belki kendime ... Becerebilir miyim korkusundan... Ama bu korkumu Zaful  ile yendim.

Bir arkadaşımın tavsiyesi ile bu siteyi keşfettim. Kendisi de alışveriş yapıyordu buradan ve oldukça memnundu.Bende artık vakit bu vakittir dedim ve gözümü karartım . Ve bugünde bu alışverişimin yazısı ile sizlerleyim. Öncelikle ödemede , kargoda hiç sıkıntı yaşamadım. Hatta alışverişimde olan güneş gözlükleri kırılır mı acaba,almasam mı, aman alayım bakalım derken hiç sorunsuz bana geldi.
Kargonun gelişi uzun olur, ne aldığımı unuturum ben şimdi tereddüdüm ise aldıklarım yaklaşık olarak üç hafta sonunda elimde olunca geçti. Kısacası, benim için keyifli bir alışveriş oldu. Ve artık devamlı takip ettiğim, aman kaçırdığım bir indirim olasın dediğim bir alışveriş sitesinin adı Zaful.

Bu kadar uzun giriş yazısından sonra sizlerle aldığım ürünleri, daha doğrusu cicileri paylaşayım, ne dersiniz?



Öncelikle bu alışverişimin favorisi olan çantamdan başlayayım. Vintage tarzı olan bu çantaya aşık oldum ve aldım. Bu kadar... Zaten beni takip edenler bilir çantalarla aşk yaşarım.
Daha fazla çeşit görmek isterseniz Tık Tık...


 Hava ne kadar soğuk olsa da, kış günlerinde bile güneş gözlükleri vazgeçilmezimdir. Bu sebeple de  Zaful alışverişimde de güneş gözlüklerine yer verdim. Beğendiğim o kadar çok çeşidin arasından bu seferlik iki tanesini seçtim... Diğerlerini ise bir sonraki alışverişimde alacağım, kısmetse...



Birisi biraz cool ve sokak tarzı ... Fiyatı 5.21 Dolardı benim aldığımda, güncel fiyat için Tık Tık
Biraz dikkatli bakarsanız size sevgilerini yollayan bir blogger görebilirsiniz 💖


Diğeri ise klasik  ... Bununda fiyatı 5.04 Dolar. Detay bilgisi için Tık Tık

Umarım güzel şeyleri görmek nasip olur bu gözlükler ile...


Son olarakta kış gününde olduğumuzu hatırlayıp bu eldivenleri aldım. 


Beğendiyseniz ve çeşit görmek isterseniz Tık Tık...


Bu sıralar çok moda olan bu kolyeyi de tam alışverişimi bitirirken sepete attım. Fiyatı 1.80 Dolardı.
Güncel bilgi ve renk çeşidi için Tık Tık...

Sizde değişik ürünleri, uygun fiyata almak, sitede olan bir çok indirimden yararlanmak isterseniz ... Zaful'la mutlaka göz atmalısınız.

Sevgiler... 💋



High-Cut Leaf Print Bikini Set - COLORMIX S











Devamını oku

7 Aralık 2016 Çarşamba

Kitap;Yalnız Bir Avcıdır Yürek…


Kitabı tanıtmada çok yetersiz bulsam da önce arka kapakta yazanları paylaşarak başlayayım bu güzel kitabı anlatmaya;
Yalnız Bir Avcıdır Yürek, sadece karamsar bir varoluş düşüncesinin yansıdığı derin bir duyarlılığın romanı değil, yazıya geçirilmiş içli ve tedirgin bir müziğin parçasıdır. 1930’lu yıllarda ABD’nin küçük ve kasvetli bir Güney kasabasında yaşayan sağır bir kuyumcu, bir genç kız zenci doktor, bir lokantacı ve aykırı bir gezgin işçinin ayrı sesler olarak yankılanan öyküleri birleşip romanın temel yapısını oluşturuyor.

Carson McCullers’i otobiyografik öğeler taşıyan bu ilk romanını, İngilizceden ve Fransızcadan yaptığı otuza yakın çeviri, yayınlandığı deneme – eleştiri kitapları ve anılarıyla tanınan Mehmet H. Doğan Türkçeye çevirdi…

Öfke yoksulluğun en değerli çiçeğidir.

Benim için kitabın ilk dikkat çekici özelliği ismi oldu. Öyle vurucu ve dikkat çekici ki. Bilmem sizde böyle düşünür müsünüz, ama benim yüreğim gerekten yalnız bir avcı…

Kitapta beş ana karakter var tanıtımda da bahsedilen. Bunarın ayrı olan öyküleri kitapta o kadar güzel harmanlaşmış ki, dilsiz Bay Singerin yaşantısı bağlamında, kitabın sayfalarını nasıl çevriğimi anlamadım bile.

Yüreğimin tellerini titreten bir hikâyesi vardı, daha doğrusu hikâyeler toplamıydı kitap. Uzun zamandır bana bu hissi veren roman okumamıştı. Bekli yüreğimin tellerinin zaman içinde kalınlaşmasıydı buna neden, bilemiyorum…
Ama kitabı çok ama çok sevdim.

Artık aşağıda düşecek yer, uçurum kalmayıncaya kadar derinlere iniyordu. Umutsuzluğun kat dibine ulaştı ve ancak orada huzur buldu.

Müziğe olan tutkusuna karşın yaşamı bu hayaline yaklaşmasına bile izin verilmeyen zavallı Mick…
Kafasındaki derin sorular ve gözlemleri ile anlama çabasında olan Biff…
İşçi sınıfının sorunlarına kafa yorun ve insanları aydınlatma çabasında olan Blount…
Ve zencilerin aydınlanması için bıkıp usanmadan çalışan Doktor Copeland…
Ve John Singer, romanın her şeyi, tüm kahramanların birleştiren ortak nokta.
Herkesin kendinden bir şeyler yüklediği, yalnızlığına yoldaş ettiği Singer. Buna karşın Singer’in derin yalnızlığı.

Ve alışkanlıkla yarından daha öte karanlıklara dalıp kaybolmamak için düşünce alanlarını daraltıyorlardı.

Kitapta en çok Bay Siner’i kıskandım. Beklide kendi hayatımda bir Bay Singer olmadığından.
Sadece dinleyecek, sizi yargılamadan dinleyecek biri olması ne büyük bir zenginliktir…

Öyleyse ne vardı kızacak? Aldatılmıştı sanki. Ancak yine kimse aldatmamıştı onu. Öyleyse suçu üzerine atacak kimsede yoktu. Ama ne olursa olsun, bu duygu vardı içinde: Aldatılmışlık…

Ve kitap bittiğinde içinde derin bir boşluk kaldı bende. Tıpkı roman kahramanlarının Bay Singer’in gidişinde hissettiklerine benzer bir boşluk oldu. 
Ve bu boşluğu biraz giderebilmek adına sizle bu yazıyı yazmaya başladım.






Devamını oku

1 Aralık 2016 Perşembe

Mim; Benin Bloğum ..

Sevgili Melisa'nın Tatil Günlüğü  beni mimlemiş.
Hoş bu mim aramızda küçük bir iletişim hatasına kurban gidiyordu ama neyse, buda bu postun tatlı bir anısı olarak kalacak ikimizin arasında. Değil mi Melisa?
Gelelim sorulara ve benim naçizane yanıtlarıma.


Blogunu açmaya nasıl karar verdin?

İyi bir blog okuyucusuydum bir zamanlar, okurken de özenirdim; Keşke benim olsa diye...
Yapabilir miyim, nasıl olur derken, bir gün gözümü karartım ve ... Soslu Badem doğdu.
Bu arada hala iyi bir blog okuyucuyum. 


Blog ismini nerden buldun? Beğeniyor musun?
Blogumu açtığımda en zorlandığım konu idi isim konusu. Beğendiğim tüm adlar alınmıştı. Aklıma da yeni bir şey gelmiyordu. Böyle bir zamanda dondurma yemek için gittiğim bir mekanda arkadaşım menüden buldu bu ismi. Ben her isme burun çeviriken, nedense bu ismi beğendim ve... 
Ama zaman zaman simini değiştirsem mi diye düşünmüyor değilim. Siz ne dersiniz bu konuda?


Hiç blog açtığın için pişmanlık duydun mu?
Hayır. 


Blogunun sevmediğin bir yanı var mı?
Yok, ancak devamlı nasıl daha güzel olur diye bir arayışım hep var. Sahi nasıl daha güzel olur veya sizin sevmediğiniz bir şey var mı bloggumda?


Hiç başkalarının bloguna özendin mi? ( Örnek aldın mı? da diyebiliriz)
Zaten blogger olmam bu kıskançlık, ay pardon özenti ile oldu.



Ben Blogumu sileceğim diyen bir bloggere ne derdin?
Keyfin bilir derdim, ama verdiğin emeğede yazık ediyorsun diye notta düşerdim.

Peki, kimleri mimliyorum derseniz;

Tabi ki mimi yapmak isteyen tüm blogger dostlarımı da mimliyorum...

Sevgiler...
💋
Devamını oku

28 Kasım 2016 Pazartesi

Lr Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition ...

Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition, kozmetik, LR, parfüm,

 Bugün size, her kullandığımda bir çok kişinin bana parfümünüz nedir diye sorduğu bir kokuyu paylaşmak istiyorum. 
Lr Kometiğe ait Karolina by Karolina Kurkova'nın özel kış sezonu kokusu.
Sınırlı sayıda üretilmiş.
Katalogda ki deneme kısmında kokuyu deneyip beğenmiştim ama bu kadar güzel olacağını tahmin etmiyordum açıkçası ...

Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition, kozmetik, LR, parfüm,

Siparişlerimin yanında bunu da bir alayım koku güzel deyip aldığım bir parfümdü,
ama gelince ve sıkınca hayran kaldım.
Orkide kokusu var ve de hafif bir portakal çiçeği kokusu.
Koku çok ağır bir koku olmasa da kış kokusu olduğundan baskın notaları mevcut.
ama dağılınca hiç ama hiç rahatsız etmiyor.
Ve çevremdeki herkes kokumu merak etmesini sağlayacak bir güzellik bırakıyor.

Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition, kozmetik, LR, parfüm,

Ayrıca cildimde sürdüğüm yerlerde hafif bir ışıltı bırakıyor. 
Ama bu sebeplerde kıyafetime kullanamıyorum ki, bence tek olumsuz yanı bu.

Koku oldukça kalıcı, ki bu benim için önemli bir kriter.
Ben genellikle yanımda parfüm taşımam.
Evden çıkmadan sürdüğüm bütün gün kalması gerekir bende.
Çantam zaten yeteri kadar ağır...
Bu güzel kokuda zaten yeteri kadar kalıcı, yenileme gereksinimi duymuyorum.

Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition, kozmetik, LR, parfüm,

Kokunun tanıtımında  ise;

Karolina by Karolina Kurkova Winter Edition; berrak ve sihirli bir parfüm. Portakal ve orkide ile arkasında ciltte hafif bir gümüş parlaklığı bırakan eşi benzeri olmayan ve duyulara dokunan parfüm kreasyonu.

Ciltte hafif ışıltı bırakır...
Kullanmadan önce lütfen çalkalayınız! denmekte...

Hayatınızdaki ışıltının hiç bitmemesi dileği ile,
Sevgiler...
💋

Not: Ben LR Bağımsız Satış ortağıyım.
Ancak bu paylaşımımı reklam amacı ile değil, gerçek düşüncelerimi paylaşmak adına yaptım. Bilginize...

Devamını oku

24 Kasım 2016 Perşembe

Kitap; Rüyanın Öte Yakası...



‘’ Her şey rüya görür. Şeklin, varlığın oyunları, madenin rüya görmesidir. Kayar kendi rüyalarını görür ve yeryüzü değişir… Ama zihin bilinçli hale geldiğinde, evrim ivme kazandığında, işte o zaman dikkatli olmamız gerekir. Dünyaya karşı özenli olmanız gerekir. Yolu yordamı öğrenmelisiniz. İşin püf noktalarını, sanatını, sınırlarını öğrenmelisiniz. Bilinçli bir zihin, bilerek ve özenle bütünün bir parçası olmalıdır_ tıpkı kayanın bilinçsiz olarak bütünün bir parçası olması gibi.’’

Herkes rüya görür. Peki ya bir gün rüyalarınız gerçek olsa? Hatta her rüyanızla gerçekliğin sürekli yeni baştan yaratsanız? Le Guin her zamanki usta anlatımı ve özgün bakış açısıyla bu soruya yanıt arıyor. Denklemin bir tarafında, gördüğü rüyalarla tüm insanlığın ve hatta evrenin kaderini değiştirmektedir gönülsüz bir kahraman, diğer tarafındaysa onun gücünü ‘’ faydalı işler ‘’ yapmak için kullanırken iktidar hırsına yenik düşen bir bilim adamı var. Gönülsüz kahraman omzundaki bu ağır yükten kurtulmak, herkes gibi dünyanın bir parçası olmak istiyor; bilim adamıysa bu olağanüstü yeteneği kullanıp daha iyi, daha ‘’ akılcı ‘’ bir dünyanın mimarı olmak.

Rüyanın Öteki Yakası, hayal gücünü kamçılayan olay örgüsü ve derin felsefi boyutuyla Le Guin severlerin ve fantastik edebiyat tutkunlarının kaçırılmaması gereken bir roman.

 Yine bir Le Guin Kitabı…
Yine nasıl okunup bittiği anlaşılmayan bir kitap…
Yine uykusun bir gece…
Ve yine bir pişmanlık; bu kitabı neden bu kadar geç okudum pişmanlığı…

 Le Guin kitaplarına olan ayrı bir düşkünlüğüm, hayranlığım vardır.
Yazarı geç keşfetmenin pişmanlığı yanında…
Bu kitapta aynı kaderi paylaştı benim kitap yolculuğumda.
İçindeki fantastik dünyada kaybolurken ben daha önce neden buralara gelmedim diye düşündüm.
Orr ile rüya görüp, Haber ile dünyayı şekillendirmeye çalışırken, gerçekliği değiştirmenin dünyayı daha iyi yer yapıp yapmayacağının yolculuğunda düşüncelere dalıp uzaylıların dünyayı işgaline şahit oldum.

Rüyalarında bayram edenler yasa uyanır.
Chuang Tzu

  Olay örgüsü ne kadar fantastik olsa da, aynı ölçü de içine çekiyor sizi. Ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. En azından bende öyle oldu. Ve her kitap severe rahatlıkla önerebileceğim bir roman sunuyor bize Le Guin.

Kitabın tanıtım yazısında yazılanlara tamamı ile katılıyorum. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir roman bu.
Ve kitap sever herkesin kütüphanesinde bir Le Guin kitabı olmalı.

Eğer daha önce yazarın kitaplarından birini okumadıysanız belki bu kitap ile başlayabilirsiniz.
Rüyalarımızın örte yakasında görüşmek dileği ile
Sevgiler…





Devamını oku

18 Kasım 2016 Cuma

Ufak Bir Mutluluk Vermek İçin ... Send Kids The World ...

children clipart png ile ilgili görsel sonucu

Bugün sizlerle bir farklı bir yazı paylaşmak istiyorum. Her zaman ki tanıtım yazılarından olmayan…
Bir İnternet sitesi, daha doğrusu bir kartpostalaşma sitesi tanıtmak istiyorum.
Ama bu kartpostalşma sitesinin kart alıcıları çok özeller, hepsi çocuk ve maalesef hepsi hasta olan çocuklar…
Bu küçük kardeşlerimize yalnız olmadıklarını göstermek için kartpostal yollamanıza aracılık eden bir site bugün tanıtmak istediğim.

smile child cartoon ile ilgili görsel sonucu

Onlara kart yollayarak  küçük ama zor olan dünyalarında ufak bir tebessüm yaratmak isterseniz sizde benim gibi, yapmanız gerekenler çok basit;
Öncelikle sisteme üye oluyorsunuz.
Üye olmak çok kolay sadece mail adresiniz ile…
Daha sonra da kart göndermek istediğiniz çocuğu seçip adresini alıyorsunuz…
Bu kadar kolay ufak bir tebessüme yol açan yolda yürümek…
Sitenin bir hizmeti daha var, hasta olan çocukları da ekleyebiliyorsunuz…

Yalnız kart yollamadan önce mutlaka çocukların profilini okuyun, belki duymak istedikleri özel bir söz vardır... Ki sitede bunu özellikle belirtmiş.

Yalnız tek olumsuz yanı, bizim için sitenin İngilizce olması ancak sayfa çeviri kullanabilirsiniz eğer dil bilginiz de sıkıntı varsa.

Ben çocukların dini dilli ırkı olmadığına inanırım, hepsi bizim çocuklarımız bence…
Eğer sizde uzakta olan hasta çocuklarımıza yalnız olmadıklarını hissettirmek isterseniz bu siteye mutlaka üye olun …

Eğer bu yazıyı paylaşırsanız, kendim adına değil ama daha çok kişiye ulaşarak, kart alacak çocukların mutluluğunda bir payım olması adına çok ama çok sevinirim.



Sevgiler…

Not bundan sonra sitenin İngilizce tanıtımına yer vereceğim daha çok kişiye ulaşması adına;

children clipart ile ilgili görsel sonucu


Send Kids the World” was founded in November 2008 out of an unfortunate but hopeful diagnosis, awesome friendships and brainstorming with big hearted family members.  The idea began thanks to a good friend, Tom Gallagher.  Tom started sending my daughter, Hailey, diagnosed with ALL Leukemia in November 2006, postcards from all over the world as he traveled on business.  In addition, Tom gave Hailey’s name and address to coworkers and friends that spanned 3 continents and they began sending Hailey postcards as well.  The joy, surprise and happiness it brought to our entire family were truly incredible.  Checking the mailbox, reading the postcards, then locating the countries and states on the map became a family routine.  It gave us the opportunity to temporarily escape from our constant worry and fear by focusing on a brighter part of life. I thought about how great we felt and I wanted other families and children diagnosed with a life threatening disease or injury to experience the same thing.  So after discussing this with my husband Brian, my sister Susan and my friend Janine, we realized we could spread this joy to others. Thinking of the idea was easy, but creating a website to allow kids to receive these postcards was a difficult task. But whenever a postcard came with just a kind hello, we knew we had to make it happen.  With Janine's husband Patrick's help technical difficulties were mastered and so here we are and hopefully you realize the joy you can spread by choosing a name and dropping a postcard in the mail.  


Devamını oku