SOCIAL MEDIA

Love List

26 Mayıs 2020 Salı

GEÇ KALMIŞ BİR DOĞUM GÜNÜ YAZISI ...


Bazen bu kadar sene geçtiğine inanmasam da , yine bir yıldönümü, bir doğum günü geldi çattı .
Evet, bugün bloğumun 6. yaş günü.
Dlkgzr tamı tamına 6 yaşında, hatta gün bile aldı.
Gün alma konusu için yazının altında ki not kısmına bakabilirsiniz.
😄

Bloğumu açma sürecimi, heyecanımı telaşımı ve en önemlisi amatörlüğümün anısı hala zihnimde.
Hele ki paylaşımlarımın okunulduğunu görmek, birde paylaşımıma yorum gelmesi.
Ne güzel mutluluklardı benim için.

O günden bugüne çok şey değişti.
En önemlisi  blogumu acarken ki ben ile şimdi ki ben.
Hayata bulunduğum yerler, hayatımda ki kişiler, düşüncelerim ve duygularım.
Heyecanlarım…
Çok şey artık aynı değil.

Blog Dünyası da de bence çok değişti.
Bilmiyorum ama ben başlarken her şey daha samimiydi.
Blog alemi daha içtendi sanki.

Birçok bloger arkadaşım vardı.  
Arkadaşlıklarımız, birbirimize desteklerimiz vardı. 
Samimi küçük etkinlikler ile birbirimize yapılan sürprizler.

Bunlardan geriye pek bir şey kalmadı maalesef.
Belki hayatın getirdiği telaşesinden benlik de başka mecralarda olmaktan.
Buralarda eski coşku yok bence.

Bende eskisi kadar bloğumla ilgilenemiyorum dürüst olarak söylemek gerekirse
Ki bence bloğumla ilgilenmek sadece kendi bloğumla ilgilenmek değil, bloger arkadaşlarımla da ilgilenmeyi de kapsar.

Değişen hayatımın içinde maalesef daha az yer kaplıyor bloğum ama size söz ve kendime tabi, az da olsa hayatımda bloğumun kapladığı alan, mutlaka bir yeri olacak!
Mutlaka !
Yani benden kurtuluş yok.
Sadece kendime ait olan bu yerde , yazı yazmak , sizlerle gönül gönüle olmak.
Beni okuyan tek kişi bile kalsa vazgeçemeyeceğim bir şey.

Bloğumu ve sizleri çooook seviyorum.
Yaşasın blogger olmak.
Nice senelere bana ve beni okuyanlara.
💖

Not : Blogumun yaş alması ile birlikte bende yaşlanıyorum galiba. Bu yazı 21 Mayısta yayınlanacaktı ve ben unuttum!
Yayınlayıp yayınlamamak arasında kalsam da geç de olsa bir doğum günü yazısı paylaşmanın daha iyi bir seçim olduğuna karar verdim.
Sizi seven unutkan bloggeriniz.
👵💕


Devamını oku

17 Mayıs 2020 Pazar

VINTAGE BİR MUTLULUK ESİNTİSİ ...


Bugüne kadar birçok şeye hastalık derecesinde tutkum oldu.
Alırken fiyatını bakmadığım, sonrasında bunu acısını çok çektiğim veya benzer ürünlerin evimde olmasına rağmen yine  dönüp dolaşıp aldığım…
Yani akla zarar alışveriş çılgınlığı yaptığım bir çok ürüne karşı zaaflarım oldu.
Yaş aldıkça, veya daha doğru bir ifade ile olgunlaştıkça bu hatalarımın bir çoğunu bıraktım yada azalttım.
Ama bazı tutkularım hala devam ediyor, eski yoğunluğu ile olmasa da.
Açıkça konuşmak gerekirse de ben de bunların bitmesini de istemiyorum.
Neden derseniz, o gençlik heyecanımdan ve  tutkularımdan bu yaşıma da bir şey kalsın , eski Dilekten ufakta olsa biz izler taşıyayım diye. 
Bu iz bazı hataları içerse de.
Doğrumu yoksa yanlış mı düşünüyorum, bilmiyorum.
Sizce?


İşte bu tutkularımın en başında olan şeylerden biridir çanta.
Eskisi kadar çok asla almasam da her zaman yeni ne model çıkmış, şimdi hangi modeli moda olmuş diye takip ettiğim bir aksesuardır kendisi.
Ama artık alışveriş yaparken daha akıllıca davranmaya çalışıyorum. 
Evimde olan klasik modellerin yerine, sezonu tarz olduğunu düşündüğüm tek bir modelini alıyor ve kullanıyorum. 
Öyle on-on beş çanta  almak yok artık. Tek bir ürün alıp onun hakkını veriyorum.

İşte bu yaz bende sıklıkla görülecek çantam da bu yeşil nostaljik  çantam.

Tipik bir oğlak burcu kadını olarak eskiye düşkünümdür.
Vinatge ürünleri de çok severim.
Zamanında annemlerin kullandığı bu tarz bir çantayı hep istemişimdir, ama piyasada pek bulunan bir model değildir. 
Bulduklarımı da ben sevmemiştim zamanında…
İşte evde olduğumuz bu günlerde bende moda sayfalarını, alışveriş sitelerinde yeni gelen ürünlere bol bol baktım.
Hem yeni sezonu anlamak, hem de moda tasarımcısı olan yanım ile yaratıcılığımı beslemek adına.


İşe bu sıralarda Zara ‘da gördüm bu çantayı.
Modeliydi ilk başta benim gözüme çarpan.
Sonra renkleri.
Ve yazın ne kadar rahat kombinleyeceğimi düşündüm ki yazın bir yere çıkacak mıyım, karantina ne olacak diye bir soru aklımdan bile geçmeden.
 Ve en sonunda fiyatına baktım tüm bu düşünceler aklımdan geçerken.
Pek ucuz, düşünmeden sepete eklenecek bir bedel ile satışa sunulmamıştı.
En azından benim için.

İşte o anda biraz düşündüm, gerekli mi değil mi, alsam mı , almasam mı diye?
Artık bazı sorumluklar bende olduğu için, düşünmeden alışıveriş yapma devrim uzun zaman önce bittiğinden olsa gerek.
Ama içindeki yirmi yaşların tüm deliliğini taşıyan Dilek fısıldadı, almalısın, bu aylarda zaten kendine pek bir şey almadın diye...Ve bende bu sesi huşu içinde dinledim.


Sonuç; mutluyum.
Bu çantayı her kullandığımda mutluyum.
Ve benim gibi ufak mutluluklar ile hayatını geçiren biri için güzel bir netice.

Ve bugün ne yazsam diye düşünürken çantamı, çantanın arkasında ise kendimden ufak bazı izleri sizlerle paylaşmak istedim.

Daha iyilerinin ve daha büyük mutlulukların sizlerin olması dileği ile.
Sevgiler.
💖
Devamını oku

6 Mayıs 2020 Çarşamba

OKUYAMAMA SORUNSALI ÜZERİNE BİR KİTAP ALIŞVERİŞİ HİKAYESİ…



Olaydan birkaç ay önce;
Biraz vaktim olsa, şöyle bir ayaklarımı uzatıp tüm gün kitap okusam, okunmak için bekleyen o kadar çok kitabım var ki, hangisinden başlayacağıma nasıl karar veririm bilmiyorum…
Corona günlerinden sonra;
Home Office evden çalışmaya devam etsem de, evde oldukça boş vaktim oluyor. Özellikle sokağa çıkma yasağının olduğu hafta sonlarında. Ve ben vakitten bol bir şeyimin olmadığı bu günlerde  kitap okuyamıyorum!
Bakıyorum, doğru yazmışım, Oku-ya-mı-yo-rum!
Büyük bir heves ile kitabın kapağını açıyorum ve başlıyorum okumaya, iki üç sayfa sonunda öflemeler ile devam eden bu süreç gözlerimin ağır ağır kapanması akabinde uyuma ile neticeleniyor.
Bu şekilde iki üç başarısız okuma denemelerinden sonra seçtiğim kitap türünde değişiklik yapmamın iyi geleceğini düşünüp okuma macerama devam ediyorum.
Hatta romantik komedi türünde kitaplar seçiyorum ki okuması rahat ve sürükleyici olsun. Bunda başarılı da oluyorum, 100-150 sayfa arası okuyabiliyorum bu türde kitapları.
Ama yine olmuyor, ol-mu-yor.  Ve kitaplar yarım kalıyor.


İçinde bulunduğum ruh halini tam olarak tanımlayamasam da bir isteksizliğimin olduğu kesin. Ruh halimi sadece karantinaya ve onun getirdiklerine bağlamak istemiyorum, çünkü kronik olarak her baharda yaşadığım yorgunluk halimin de olduğunu biliyorum.
Bu arada okuma serüvenim de bitirdiğim kitaplardan da bahsetmeliyim ki onlara ve bana haksızlık olmasın;
·       Mevcut olan işim ile ilgili olarak iki kitabı,
·       Bir tane Stefan Zweig ‘in yazmış olduğu bir kitabı,
·       Bir tane de yoga ile ilgili bir kitabı bitirdim.
Ama normal şartlarda bir ayda okuduğum bu kitapları, bu kadar zaman bolluğu yaşarken bir haftada bitirmemdi esas sorun.
İşte bu ruh halinde, bu eylemsizlik ile yaşarken D&R dan kitap siparişi verdim. Kitapları uzun uzadıya inceleyerek, araştırarak seçmedim açıkçası. Hatta ne aralık sipariş vermeye karar verdim ne aralık aldım onu bile anlamadım. Ani gelişen bir alışveriş oldu benim için.

Aldığım kitaplar ise; 


MS 2150
Çok duyduğum, okuyanın öve öve bitemediği bu kitabı artık bende okumalıyım dedim. 
Uzun zamandır aklımdaydı bu arada.

 

 Yol Arkadaşım Kundalini Yoga
Senelerdir yoga yapmak istemişimdir, ha bugün ha yarın derken corona belasının başımıza gelmesinden iki ay önce butik bir yoga kursuna kayıt olmuş ve sonunda hikâyemde bir yoga durağında durmuştum. Bu süreç ve yoga deneyimlerimi sizlerle paylaşmak isterim bir gün.
Ama corona benim yoga macerama da ara verdi. Hoş evde derste öğrendiklerimi yapmaya ve vücudumun esnekliğimi azaltmamaya çalışıyorum.
Yogaya başlamadan öncede ve başlayınca da konu ile ilgili birçok kitap okudum.  İşte bu okuma serime bu kitapla devam etmek istedim.

 

İkinci Hayatin Tek Bir Hayatin Olduğunu Anladığında Baslar
Kitabın ismi ilgimi çekti ve aldım. Bu kadar.
Ve kitaba kargo gelir gelmez başladım, hatta bu yazıyı yazarken kitabın yarısına kadar gelmiştim.
Güzel seçimmiş…
 En kısa zamanda kitaplarımı okuyup,  yorumlarımı paylaşmak dileği ile.
Sevgiler…




Devamını oku