Nasıl oldu bilmiyorum, daha doğrusu nasıl geçti anladım ama
evet bugün bloggumun ikinci senesini doldurmuş bulunuyorum. Sizlerle birlikte,
baştan beri benim yanımda olan veya yolda tanışıp birlikte yürüdüğüm blogger
dostlarımla birlikte…
Aşağıdaki yazıyı bloggumun ilk yaş günü için yazmıştım,
şimdi ise bu yazıya baktığımda yüzümde gülümsemeler ve özlem dolu bir hislerle
hatırlıyorum o günleri. Yazıyı sizlerle de tekrar paylaşmak istedim,
nerelerden gelmişim diyerekten. Ve yeni başlayan arkadaşlarıma da bir örnek
olması açısından.
Benim hikâyem bundan yaklaşık iki buçuk sene önce başlıyor.
İtiraf etmek gerekirse bu tarihlerden önce bırakın bir
blogger olmayı blog okuyucusu bile değildim.
Nasıl oldu bu süreç nasıl başladı tam olara hatırlamasam da
merak ettiğim bir saç ürünün hakkında , (ki daha sonra blog açtığımda ağırlıklı
olarak saç ürünleri hakkında yazmam benim konu ile ilgili olarak ne kadar
meraklı olduğumun göstergesi olsa gerek), bilgi almak için ürünün adını google
yazıp arattırdığım da çıkan listede ilk sırada bir blogun olması be benim bu
blogun sayfasına gitmem bu güne kadar gelen hikâyenin başlangıcı oldu
Benim blog dünyası ile tanışmam böyle başladı ve devamı da
hızla geldi.
Artık bir ürün almadan önce bloglar da bakıyor, bunlarla
ilgili yorumları okuyor ona göre hareket ediyordum, hatta bazen yazılara
yorumda yapıyor aktif bir katılımcı olma yollunda hızla ilerliyordum.
Böylece düzenli takip ettiğim birçok blog oldu.
Madem blogger olma hikâyemi sizlerle paylaşıyorum ikinci
itirafımı da yeri gelmişken bir paylaşayım;
Bu süreçte takip ettiğim bloglara özenerek belki biraz da
kıskanarak bakardım.
Hatta iş yerinde ki arkadaşım olan güle ( ki benim blog
hayatımdaki yeri önemlidir, okumaya devam edin lütfen. );Bak ne güzel bir blog,
ne güzel yazmış, ay blog ismi ne şeker insanların aklına nerden geliyor bu
isimler diye konu ile ilgili bitmez tükenmez yorumlarla kafasını hemen hemen hergün
şişiriyordum.
Bloglarda ki bu serüvenimin 2-3 ay sonrasında aramızda şu
diyologlar geçmeye başladı;
Gül, bende bir blog
mu açsam?
Yapabilir miyim?
Denesem ne zararı olur ki…
Ama nasıl açılıyor?
Para vb lazım mı?
Artık yavaş yavaş bir blogger olma yolluna girmiştim…
Hadi bir itiraf daha: bir blog nasıl açılır konusunda en ufak bir
fikrim dahi yoktu. Ama blog açmaya niyetleniyordum!
Tipik bir Dilek davranışı deyip geçelim…
İşte bu süreçte burada anmam gereken biri daha var.
O dönem bizim şirkette bulunan stajyerimiz. Stajyerimiz
muhasebe bölümünde olmasına karşın bilgisayar konusunda oldukça yetenekli hatta
yapması gerekli olan normal muhasebe işlerinden daha ilgiliydi. Bunun da tipik
Cihan davranışı olduğunu zamanla anlamıştım.
Benim Gül ile konuşmalarımızı duyunca;
Dilek Abla merak etme ben sana yardımcı olurum. Hallederiz. Öncelikle
googleden bir hesap alman lazım dedi.
Artık o da bu sürecin bir parçasıydı. Ki teknik konularda
bana yardımcı olmasını hiçbir zaman unutmayacağım . İş yerinde benim ona
taktığım lakap Blogumun Bilgi İşlem Müdürü idi.
Ve böylece ilk blogumu açtım, dikkat ederseniz ilk blogum
diyorum çünkü Soslu Badem benim ilk blogum değil, macera daha önce başka bir
blog ile başlamıştı benim için.
Ama bu konudaki acemliğimden ilk blogumu açarken acarken bir çok hatalar yapmışım. İlki ismi
çok uzun ve yazımı zorlu acemibircadıolmasamdaacemibirbloggerim diye blog ismi
olur mu demeyin, oldu! Hesapları yani facebbok , twitter, instegram , mail (
kendi özel mailimin üstünden bu blogu açmıştım) almamıştım.Ve bunun gibi birçok
acemice hatalar yüzünden kötü bir başlangıç olmuştu benim için.Buna rağmen bu
blogda birkaç yazı yayınlamıştım, hatta altı tane de takipçim bile vardı.
Yaptığım hataları anlayınca ve mevcut olan blogda bu
hatalarımın da giderilemeyeceğini fark edince yeni bir blog açmaya karar verdim,
hatalarımdan ders almış bir şekilde.
Yeni blogumun ismi ne olacaktı? ,işte benim en zorlandığım
konu bu oldu ikinci blog denememde.
Aklıma gelen, hoşuma giden bütün isimler alınmıştı.
Ben bunu düşünürken bu yolda destekçim olan yol arkadaşım,(
bu yol arkadaşlığı biraz silah zoru ile olsa da, kızın kafasının etini yedim
resmen, kendisi benim blog hikâyemi yazsa çok farklı bir hikâye çıkabilir
ortaya …),Gül girdi devreye. Nasıl mı?
Bunların yaşandığı zaman yaz yeni yeni başlamış ve biz iş
yerinde dondurma sezonunu açmıştık.O gün neli dondurma alsak diye konuşurken ,
internette ünlü bir pastanenin dondurma menülerine bakıyorduk ve işte…Soslu bademli
dondurma !
Gül bana imalı imalı bakmaya başladı ve blog ismin bu olsun
mu? Bence çok şeker demesi ile uzun zamandır kafamı meşgul eden sorun çözülmüş oldu.
Nedendir bilmem bu ismi içime çok sinmişti ve daha sonrada aldığım bu karardan
dolayı hiç pişmanlık duymadım.
İşte gülün benim blog tarihimde ki önemi budur kendisi bana
karşı gösterdiği sabrın ve ilginin yanında blogumun isim annesidir.
Stajyerimiz cihana, bilgi işlem müdürüme yani, ismimizi
belirledik hadi maili alalım, hesapları açalım dememle soslu bademin hikâyesi
resmen başlamış oldu.
Çeşitli teknik işlemlerden sonra, ilk yazımı bugün 21 Mayısta
yayınlayarak blogger sahnesine tekrardan, daha bilinçli bir şekilde, ama aynı
amatör heyecanla çıktım.
Bu yeni blogumda ilk üye ve ilk yorum hikâyemi de paylaşmak
isterim, sizi neşelendireceğini umarak.
Bu yeni blogumun ilk üyesi benim üniversiteden arkadaşım
olan Ferhan’dı, nasıl üye olduğunu anlatmasam daha iyi ama madem bu hikâyeyi
tüm hatalarım ile anlatıyorum bundan da bahsetmesem olmaz. Blog açıp, yazımı
yayınladığımda feroyu aradım ve blog açtım hemen üye ol yoksa seninle konuşmam
dedim ve telefonu kapattım. İşte ilk üyem bu şekilde oldu.
Tabii duygu sömürüsüne devam edip Gülle ilk üyem olmadın,
senden bunu hiççç beklemezdim bari ilk yorumu sen yaz, Hiç utanmıyorsun,
arkadaşın blog açtı desteğin bu mu? Dedim. İlk yorum da bu şekilde olmuş oldu.
Ve bir itiraf daha, on üyem bu şekilde arkadaşlarım oldu,
ama ondan sonrası su gibi aktı ve yollunu buldu.
Ve bu bir yılda;
Eskiden olsa asla inanmayacağım, internetten tanıştığın
kişilerle dost olur mu? diyeceğim bir şekilde çok güzel dostlarım oldu.
Yazılar hazırladım; Bazen bir ürün tanıtım, Bazen bir Hayat
tecrübemi paylaştım, Bazen, aklım kendime çok yeter sanki de, size akıl vermeye
kalktım, Bazen de duygularımı, hisleri yazdım.
Yazılarıma yorumlar gelince sesimi duyan olduğunu anlayıp
mutlu oldum.
Takip edenler ise …. Özellikle ilk başlarda bir yeni takipçim
olduğunda güllll biri beni takip
etmişşşş !!! Diyerek şirkette az havalara uçamamıştım. ilk başlarda çok takipçisi
olan sitelere bakıp, benimde bu kadar olacak mı, 100 kişinin beni takip
ettiğini düşünemiyorum derken bugün 400 küsur takipçi benim hayalimden de öte…
Bu bir yılda birçok hediyeleşme etkinliğine katıldım, hatta
kendim de bir hediyeleşme etkinliği düzenledim. Çok güzel hediyelerim geldi
özellikle el yapımı olanlar benim için ayrı bir önemi oldu, odamın en güzel
yerindeler. Umarım benim hediyelerimde makbule geçmiştir.
Çekilişlere katıldım, hatta şeytanın bacağını kırıp
kazandığımda oldu.
Çekilişler düzenledim, hediye kazananların iyi günde
kullandıklarını umarak.
Blog tanıtım etkinlilerine katıldım, birçok güzel blog keşfettim,
bende düzenledim bloggerlerin birbiri tanımasına vesile olmak adına.
İşte benim blogumun hikâyesi, benim blogger olmayı hikâyem
kısa böyle.
Ve günahı ve sevabı ile bir yıllı böyle geçirdim.
Bugün benim blogumun doğum günü.
Tabii ben bu yolda çok yeniyim ve tabiri yerinde ise daha
yemem gereken bir fırın ekmek var.
Umarım bende bir gün, tıpkı benim özediğim bloglar gibi, birilerin
de bana özenerek blog açmaya karar vermesine yol açan bir blogger olurum.
Ve nice yıllarımı sizlerle geçiririm.
Bu serüvenimde beni yalnız bırakmayan ve iyi ki blog açmışım
dememi sağlayan sizlere tek tek teşekkürler.Bazen karanlığımda bana öğle mumlar
yaktınız ki, benim için ne ifade etiğimizi bilmeden…
İki ki doğdun soslu badem…